En son konular
Giriş yap
Kimler hatta?
Toplam 166 kullanıcı online :: 0 Kayıtlı, 0 Gizli ve 166 Misafir :: 1 Arama motorlarıYok
Sitede bugüne kadar en çok 1614 kişi Paz 10 Tem. 2016, 20:42 tarihinde online oldu.
Istatistikler
Toplam 12710 kayıtlı kullanıcımız varSon kaydolan kullanıcımız: ceren0
Kullanıcılarımız toplam 60796 mesaj attılar bunda 6689 konu
Anahtar-kelime
Sosyal yer imi
Sosyal bookmarking sitesinde After Effects, Photoshop Dersleri, 3DS Max Bilgi Paylaşım Forumları adresi saklayın ve paylaşın
Mayın Temizleme
3 posters
After Effects, Photoshop Dersleri, 3DS Max Bilgi Paylaşım Forumları :: After Effects Forum Önerileri :: Konu Dışı (Genel)-Muhabbet sohbet
1 sayfadaki 1 sayfası
Mayın Temizleme
Uzun bir yazı -daha doğrusu bir kaç yazı- ama 44 yıl çok ama çok daha uzun bir süre sanırım 10 dakika vermeye değer. Aşağıdaki yazılar Hakan Albayraka ait. Yazdığı gazeteyi pek tutmam ama yazılarını beğenirim. Bu yazılar bana göre siyasi içerik taşımıyor geleceğimizi ilgilendiren hayati bir mesele bana göre ama yine de takdir yönetimin...
Suriye sınırında yükselen şaibe bulutu
Suriye sınırındaki mayınlı arazinin, mayınlardan temizlenmesi karşılığında, organik tarım için 44 yıllığına yabancı firmalara verilebileceği ihtimali, muhalefeti ayağa kaldırdı. Şahsen beni de ayağa kaldırdı. Hatay'dan başlayıp Kilis, Gaziantep, Şanlıurfa, Mardin ve Şırnak'a kadar uzanan, 350 metre eninde ve 510 kilometre uzunluğunda, fevkalade stratejik bir bölgeden bahsediyoruz.
Geçtiğimiz yıllarda bu bölgenin 'yap, işlet, devret' formülüyle İsrailli firmalara (veya İsrailli firmaların da içinde bulunduğu konsorsiyumlara) verilmesi gündeme gelmiş, ancak Danıştay, mayın temizleme işiyle organik tarım işinin aynı firmalara verilemeyeceğine hükmederek, ilgili ihaleyi iptal etmişti.
Şimdi iktidar partisi, Meclis'ten, Danıştay'ın bu kararını geçersiz kılacak bir yasa geçirmeye çalışıyor. Neden acaba?
Mayın temizleme işiyle organik tarım işi, "Dam üstünde saksağan, vur beline kazmayı" misali, birbiriyle tamamen alakasız işler; bu alakasız işleri Türkiye-Suriye sınırına yerleşmek için alakalandıran güçlerin lobi faaliyetleriyle mi karşı karşıyayız?
"Efendim, orada 600 bin küsur mayın var; bu mayınları temizlemek çok zor, çok tehlikeli, çok pahalı bir iş; birilerine bu işi yaptırabilmek için 'yap-işlet-devret' formülünü uygulamaktan başka çaremiz yok" denilebilir tabii.
Ama o zaman da sorarlar adama: "50 yıl öncesinin teknolojisiyle imal edilen mayınlar Türk Silahlı Kuvvetleri'nin bugün ulaştığı teknolojik olanaklarla nasıl imha edilemez?"
Fakat hükümetten öğreniyoruz ki, Genelkurmay Başkanlığı, mayın temizleme işlerinin NATO İkmal ve Bakım Ajansı'na (NAMSA) verilmesinin uygun olacağı yönünde görüş bildirmiş.
İsrail'in HERON teslimatında sorun çıktığı için kendi insansız casus uçağını kendi imkânlarıyla üretmeye karar verdiğini öğrenmekten mutluluk duyduğumuz Türk Silahlı Kuvvetleri'nin kendi mayınlarını başkalarına temizletmeyi uygun görmesi biraz tuhaf kaçsa da, hadi neyse, o iş Türk subaylarının keskin gözetimi altında NAMSA tarafından yapılsın diyelim; stratejik bölgenin yabancı firmalar / ülkeler tarafından kontrol edilmesine imkân tanıyan bir yasal düzenlemeye niçin ihtiyaç duyuluyor?
İktidar partisi yetkilileri 'önce hizmet alımı için şartları zorlayacağız, bu mümkün olmazsa yap-işlet-devret formülünü uygulayacağız' diyerek ve ihalenin yerli firmalara da verilebileceğini belirterek komplo teorilerini etkisiz hale getirmeye çalışsalar da, mezkûr yasa tasarısının üzerindeki İsrail gölgesini kaldıramıyorlar… "Türkiye-Suriye sınırında yabancıların şu veya bu şekilde kontrol sahibi olmalarına asla izin vermeyiz; o bereketli topraklar kendi halkımızın istifadesine sunulacak" diye kestirip atsalar ya!
Muhalefet, yasa tasarısı ile ilgili olarak, şu soruları soruyor:
"Türkiye sınırlarında 1 milyonu aşkın mayın var; 2014'e kadar bütün mayınların temizlenmesini öngören Ottawa Sözleşmesi gereği, tarıma açılamayan yerlerdeki mayınlar nasıl temizlenecek?"
"Neden gerekli teçhizat alınarak Genelkurmay Başkanlığı'nca temizlik yapılmıyor ve araziler TİGEM aracılığıyla halkın kullanımına sunulmuyor?"
"Ortada maliyet yok. 50 milyon dolardan başlayıp 1.6 milyar dolara kadar çıkan hesapta gerçek maliyet ne? Neye dayanarak 44 yıllığına tahsis yapılacak?"
"Arazinin Suriye tarafında 560 kuyudan günde 500 bin varil petrol çıkarılıyor. Üst kullanım hakkını alan firma petrol aramaya izin verecek mi?"
"Arazinin mayınlardan temizlendiğini kim onaylayacak? Üçüncü şahıslarla ilgili can kaybı olursa bedelini kim ödeyecek?"
Bu yasa tasarısını hazırlayanların kesinlikle kötü niyetli olduğunu iddia edecek değilim; ama kamu vicdanını rahatlatmak konusunda hiç başarılı olmadıkları, hatta bu yönde doğru dürüst çaba göstermeye bile tenezzül etmedikleri kesin.
Şüpheleri besleyen tuhaf bir 'ketumluk' sergiliyorlar. Muhalefetin yukarıda mezkûr sorularını bir an evvel cevaplamazlarsa, şaibe bulutu iyice büyür.
Suriye sınırı ve bedelli askerlik
Suriye sınırındaki mayınlı arazilerin temizlenmesi ve temizliği yapan firmalara kiralanması hakkındaki yasa tasarısını Meclis Genel Kurulu'ndan geçiren iktidar partisi, meseleye, bildiğim kadarıyla, şöyle bakıyorlar:
Ottawa Sözleşmesi'ne göre bu işin 2014'a kadar bitirilmesi lazım… Türk Silahlı Kuvvetleri 'Bu iş bizi aşar' diyor… Dünyada bu işi yapabilecek firmaların sayısı bir elin parmağından fazla değil ve bu firmaların çoğu İsrailli… Onlara müracaat etmekten başka çare yok… Ne yazık ki çok para istiyorlar… O parayı vermek yerine, mayınlardan temizlenen arazileri tarımsal faaliyetler için 44 yıllığına ilgili firmalara verirsek, Türkiye ekonomisini zora sokmamış oluruz…
Nitekim, Nurettin Canikli, dün, Genel Kurul'da yaptığı konuşmada, Türkiye-Suriye sınırındaki 216 bin dönümlük alanın mayınlardan temizlenmesi için 1992'den beri bir takım çalışmalar yapıldığını, başta Milli Savunma Bakanlığı ve Genelkurmay Başkanlığı olmak üzere devletin değişik birimleri tarafından yapılan mayın temizleme işlerinden sonuç alınamadığını, mayınların temizlenmesi için çok ciddi bir teknoloji birikimi ile çok paraya ihtiyaç olduğunu belirtip, şöyle dedi:
'Devletin herhangi bir biriminin kendi araç, kendi ekipman, kendi insan gücü, kendi imkanıyla mayınların temizlenemeyeceği bugüne kadar yapılan çalışmalarla ortaya çıkmıştır. Temizlenir ama 50 yılda temizlenir. Uluslararası sözleşmelerde belirtilen tarihe kadar bu mayınların kendi imkanlarımızla temizlenmesi mümkün değil. Dolayısıyla mayınların temizlenmesi için dışarıdan hizmet alınması gerekir.”
Kendi döşediği mayınları temizlemekten aciz bir devlet ve ordu görüntüsünü normal karşılarsanız, buraya kadar sorun yok.
Onun için Nurettin Canikli, konuşmasının devamında, “Mayınların temizlenmesinden sonra çıkan alanın yabancılara verilmesi mi sorun?' diye sordu.
Cevap: Evet, Nurettin Bey; aynen öyle!
Asıl sorun tabii ki o alanın yabancılara -adını koyalım: İsraillilere- verilebilecek olmasıdır.
Nurettin Canikli'nin bu konudaki itirazlara karşı ileri sürdüğü argüman şöyle:
“Sınırlarımız içerisindeki bütün alanların güvenlik açısından değeri birbirine eşit. Yani Muğla'daki bir alanla, Karadeniz'deki, Doğu'daki herhangi bir alan arasında, güvenlik açısından fark yoktur. Hepsi Türkiye Cumhuriyeti Devleti milleti ve onun Silahlı Kuvvetlerinin koruması ve güvencesi altındadır. Bu açıdan bakıldığında, şu anda tartıştığımız alan ile Ege Bölgesindeki, İç Anadolu Bölgesindeki herhangi bir fiziki alan arasında herhangi bir fark yoktur.”
Olur mu öyle şey? Emekli bir Alman'ın Çeşme'de ev almasıyla İsrail ajanlarının Türkiye-Suriye sınırındaki 500 kilometrelik bir alanda fink atması aynı şey olabilir mi?
'Ne ajanı canım? Adamlar çiftçilik yapacak' demeyin sakın! Siyonist Yahudi lobilerinin yönettiği Amerika Birleşik Devletleri'nin uçsuz bucaksız toprakları kurudu da, adamlar ekin için Türkiye-Suriye sınırına mı muhtaç oldu?
44 yıl boyunca efendi efendi buğday ekip gidecekler, başka bir iş yapmayacaklar, öyle mi?
Nurettin Canikli buna inanıyor mu gerçekten? O topraklarda 44 yıl kalmaları şöyle dursun, mayın temizleme işi için gerekli olduğu söylenen 4-5 yıl boyunca bölgede kalmaları bile Türkiye ve Suriye için yeterince riskli.
Sadece İsrail değil, herhangi bir yabancı (Batılı) unsur da risk oluşturur.
Devlet o riski ille de alacaksa, bari riski büyütmekten imtina etsin; mayınlardan temizlenen toprakları 44 yıl için yabancıların kontrolüne vermekten vazgeçsin!
- Ama 2-3 milyar dolarlık bir maliyet söz konusu… Bu kriz ortamında o kadar parayı nasıl vereceğiz?
- Nasıl verirseniz verin! - Kaynak yok. - Oluşturun! - Nasıl?
- İşe bedelli askerlik yasası çıkararak başlayabilirsiniz.
- Ama Türk Silahlı Kuvvetleri “olmaz” diyor. Güvenlik sorunu doğabilirmiş.
- Türkiye-Suriye sınırında İsraillilerin fink atmasından daha büyük bir güvenlik sorunu doğacak değil ya!
NOT:
Her konuda açıklama yapan Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, TSK'nın mayın temizleme kabiliyetini yükseltmek için ne gibi çalışmalar yapıldığını da açıklayabilir mi acaba?
Suriye sınırında yükselen şaibe bulutu
Suriye sınırındaki mayınlı arazinin, mayınlardan temizlenmesi karşılığında, organik tarım için 44 yıllığına yabancı firmalara verilebileceği ihtimali, muhalefeti ayağa kaldırdı. Şahsen beni de ayağa kaldırdı. Hatay'dan başlayıp Kilis, Gaziantep, Şanlıurfa, Mardin ve Şırnak'a kadar uzanan, 350 metre eninde ve 510 kilometre uzunluğunda, fevkalade stratejik bir bölgeden bahsediyoruz.
Geçtiğimiz yıllarda bu bölgenin 'yap, işlet, devret' formülüyle İsrailli firmalara (veya İsrailli firmaların da içinde bulunduğu konsorsiyumlara) verilmesi gündeme gelmiş, ancak Danıştay, mayın temizleme işiyle organik tarım işinin aynı firmalara verilemeyeceğine hükmederek, ilgili ihaleyi iptal etmişti.
Şimdi iktidar partisi, Meclis'ten, Danıştay'ın bu kararını geçersiz kılacak bir yasa geçirmeye çalışıyor. Neden acaba?
Mayın temizleme işiyle organik tarım işi, "Dam üstünde saksağan, vur beline kazmayı" misali, birbiriyle tamamen alakasız işler; bu alakasız işleri Türkiye-Suriye sınırına yerleşmek için alakalandıran güçlerin lobi faaliyetleriyle mi karşı karşıyayız?
"Efendim, orada 600 bin küsur mayın var; bu mayınları temizlemek çok zor, çok tehlikeli, çok pahalı bir iş; birilerine bu işi yaptırabilmek için 'yap-işlet-devret' formülünü uygulamaktan başka çaremiz yok" denilebilir tabii.
Ama o zaman da sorarlar adama: "50 yıl öncesinin teknolojisiyle imal edilen mayınlar Türk Silahlı Kuvvetleri'nin bugün ulaştığı teknolojik olanaklarla nasıl imha edilemez?"
Fakat hükümetten öğreniyoruz ki, Genelkurmay Başkanlığı, mayın temizleme işlerinin NATO İkmal ve Bakım Ajansı'na (NAMSA) verilmesinin uygun olacağı yönünde görüş bildirmiş.
İsrail'in HERON teslimatında sorun çıktığı için kendi insansız casus uçağını kendi imkânlarıyla üretmeye karar verdiğini öğrenmekten mutluluk duyduğumuz Türk Silahlı Kuvvetleri'nin kendi mayınlarını başkalarına temizletmeyi uygun görmesi biraz tuhaf kaçsa da, hadi neyse, o iş Türk subaylarının keskin gözetimi altında NAMSA tarafından yapılsın diyelim; stratejik bölgenin yabancı firmalar / ülkeler tarafından kontrol edilmesine imkân tanıyan bir yasal düzenlemeye niçin ihtiyaç duyuluyor?
İktidar partisi yetkilileri 'önce hizmet alımı için şartları zorlayacağız, bu mümkün olmazsa yap-işlet-devret formülünü uygulayacağız' diyerek ve ihalenin yerli firmalara da verilebileceğini belirterek komplo teorilerini etkisiz hale getirmeye çalışsalar da, mezkûr yasa tasarısının üzerindeki İsrail gölgesini kaldıramıyorlar… "Türkiye-Suriye sınırında yabancıların şu veya bu şekilde kontrol sahibi olmalarına asla izin vermeyiz; o bereketli topraklar kendi halkımızın istifadesine sunulacak" diye kestirip atsalar ya!
Muhalefet, yasa tasarısı ile ilgili olarak, şu soruları soruyor:
"Türkiye sınırlarında 1 milyonu aşkın mayın var; 2014'e kadar bütün mayınların temizlenmesini öngören Ottawa Sözleşmesi gereği, tarıma açılamayan yerlerdeki mayınlar nasıl temizlenecek?"
"Neden gerekli teçhizat alınarak Genelkurmay Başkanlığı'nca temizlik yapılmıyor ve araziler TİGEM aracılığıyla halkın kullanımına sunulmuyor?"
"Ortada maliyet yok. 50 milyon dolardan başlayıp 1.6 milyar dolara kadar çıkan hesapta gerçek maliyet ne? Neye dayanarak 44 yıllığına tahsis yapılacak?"
"Arazinin Suriye tarafında 560 kuyudan günde 500 bin varil petrol çıkarılıyor. Üst kullanım hakkını alan firma petrol aramaya izin verecek mi?"
"Arazinin mayınlardan temizlendiğini kim onaylayacak? Üçüncü şahıslarla ilgili can kaybı olursa bedelini kim ödeyecek?"
Bu yasa tasarısını hazırlayanların kesinlikle kötü niyetli olduğunu iddia edecek değilim; ama kamu vicdanını rahatlatmak konusunda hiç başarılı olmadıkları, hatta bu yönde doğru dürüst çaba göstermeye bile tenezzül etmedikleri kesin.
Şüpheleri besleyen tuhaf bir 'ketumluk' sergiliyorlar. Muhalefetin yukarıda mezkûr sorularını bir an evvel cevaplamazlarsa, şaibe bulutu iyice büyür.
Suriye sınırı ve bedelli askerlik
Suriye sınırındaki mayınlı arazilerin temizlenmesi ve temizliği yapan firmalara kiralanması hakkındaki yasa tasarısını Meclis Genel Kurulu'ndan geçiren iktidar partisi, meseleye, bildiğim kadarıyla, şöyle bakıyorlar:
Ottawa Sözleşmesi'ne göre bu işin 2014'a kadar bitirilmesi lazım… Türk Silahlı Kuvvetleri 'Bu iş bizi aşar' diyor… Dünyada bu işi yapabilecek firmaların sayısı bir elin parmağından fazla değil ve bu firmaların çoğu İsrailli… Onlara müracaat etmekten başka çare yok… Ne yazık ki çok para istiyorlar… O parayı vermek yerine, mayınlardan temizlenen arazileri tarımsal faaliyetler için 44 yıllığına ilgili firmalara verirsek, Türkiye ekonomisini zora sokmamış oluruz…
Nitekim, Nurettin Canikli, dün, Genel Kurul'da yaptığı konuşmada, Türkiye-Suriye sınırındaki 216 bin dönümlük alanın mayınlardan temizlenmesi için 1992'den beri bir takım çalışmalar yapıldığını, başta Milli Savunma Bakanlığı ve Genelkurmay Başkanlığı olmak üzere devletin değişik birimleri tarafından yapılan mayın temizleme işlerinden sonuç alınamadığını, mayınların temizlenmesi için çok ciddi bir teknoloji birikimi ile çok paraya ihtiyaç olduğunu belirtip, şöyle dedi:
'Devletin herhangi bir biriminin kendi araç, kendi ekipman, kendi insan gücü, kendi imkanıyla mayınların temizlenemeyeceği bugüne kadar yapılan çalışmalarla ortaya çıkmıştır. Temizlenir ama 50 yılda temizlenir. Uluslararası sözleşmelerde belirtilen tarihe kadar bu mayınların kendi imkanlarımızla temizlenmesi mümkün değil. Dolayısıyla mayınların temizlenmesi için dışarıdan hizmet alınması gerekir.”
Kendi döşediği mayınları temizlemekten aciz bir devlet ve ordu görüntüsünü normal karşılarsanız, buraya kadar sorun yok.
Onun için Nurettin Canikli, konuşmasının devamında, “Mayınların temizlenmesinden sonra çıkan alanın yabancılara verilmesi mi sorun?' diye sordu.
Cevap: Evet, Nurettin Bey; aynen öyle!
Asıl sorun tabii ki o alanın yabancılara -adını koyalım: İsraillilere- verilebilecek olmasıdır.
Nurettin Canikli'nin bu konudaki itirazlara karşı ileri sürdüğü argüman şöyle:
“Sınırlarımız içerisindeki bütün alanların güvenlik açısından değeri birbirine eşit. Yani Muğla'daki bir alanla, Karadeniz'deki, Doğu'daki herhangi bir alan arasında, güvenlik açısından fark yoktur. Hepsi Türkiye Cumhuriyeti Devleti milleti ve onun Silahlı Kuvvetlerinin koruması ve güvencesi altındadır. Bu açıdan bakıldığında, şu anda tartıştığımız alan ile Ege Bölgesindeki, İç Anadolu Bölgesindeki herhangi bir fiziki alan arasında herhangi bir fark yoktur.”
Olur mu öyle şey? Emekli bir Alman'ın Çeşme'de ev almasıyla İsrail ajanlarının Türkiye-Suriye sınırındaki 500 kilometrelik bir alanda fink atması aynı şey olabilir mi?
'Ne ajanı canım? Adamlar çiftçilik yapacak' demeyin sakın! Siyonist Yahudi lobilerinin yönettiği Amerika Birleşik Devletleri'nin uçsuz bucaksız toprakları kurudu da, adamlar ekin için Türkiye-Suriye sınırına mı muhtaç oldu?
44 yıl boyunca efendi efendi buğday ekip gidecekler, başka bir iş yapmayacaklar, öyle mi?
Nurettin Canikli buna inanıyor mu gerçekten? O topraklarda 44 yıl kalmaları şöyle dursun, mayın temizleme işi için gerekli olduğu söylenen 4-5 yıl boyunca bölgede kalmaları bile Türkiye ve Suriye için yeterince riskli.
Sadece İsrail değil, herhangi bir yabancı (Batılı) unsur da risk oluşturur.
Devlet o riski ille de alacaksa, bari riski büyütmekten imtina etsin; mayınlardan temizlenen toprakları 44 yıl için yabancıların kontrolüne vermekten vazgeçsin!
- Ama 2-3 milyar dolarlık bir maliyet söz konusu… Bu kriz ortamında o kadar parayı nasıl vereceğiz?
- Nasıl verirseniz verin! - Kaynak yok. - Oluşturun! - Nasıl?
- İşe bedelli askerlik yasası çıkararak başlayabilirsiniz.
- Ama Türk Silahlı Kuvvetleri “olmaz” diyor. Güvenlik sorunu doğabilirmiş.
- Türkiye-Suriye sınırında İsraillilerin fink atmasından daha büyük bir güvenlik sorunu doğacak değil ya!
NOT:
Her konuda açıklama yapan Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, TSK'nın mayın temizleme kabiliyetini yükseltmek için ne gibi çalışmalar yapıldığını da açıklayabilir mi acaba?
emirkaan- O Artık Bir Kalfa
- Mesaj Sayısı : 830
Yaş : 24
Nerden : uıouıouıo
Meslek : uıouıouıo
Kullandığınız Programlar : ıouıouıo
Reputation : 16
Puanları : 307
Kayıt tarihi : 15/05/08
Mayın Temizleme - 2
İsrail'e tepki göstermek faşistlikse…
"Türkiye-Suriye
sınırında mayınlardan temizlenecek toprakların 44 yıllığına İsrail'e
verilmesi doğru olmaz" demekle "Ermenilere ölüm!" yahut "Rumlar
dışarı!" demek aynı şey midir?
Başbakan'ın Düzce İl Kongresi'nde yaptığı konuşmadan böyle bir sonuç çıkıyor!
Başbakan,
Suriye sınırında İsraillilerin fink atmasına muhalefet etmenin ancak
faşistlikle izah edilebileceği görüşünde olmalı ki, şöyle konuştu:
"Suriye
sınırındaki mayınların temizlenmesi… Suriye bunu yaptı, biz de yapalım
istedik. 210 bin dönüm bir organik tarım yapabileceğimiz alan
kazanalım. Hemen yakıştırmalar başladı: 'Siz burayı İsrail'e peşkeş
çekeceksiniz!' On yıllardır ne söylendiyse bu zihniyet hâlâ aynı yerde…
Bu ülkenin vatan toprakları üzerinde yatırım yapan küresel sermaye 'şu
dinden bu dinden geldi' diye 'eyvah Türkiye elden gidiyor' demek bu
kadar kolay mı?... Farklı etnik kimlikte olanlar ülkemizden kovuldu.
Acaba kazandık mı? Düşünmek lazım. Bu aslında faşizan bir yaklaşımın
neticesiydi… Paranın dini, ırkı olmaz… Adam burada yatırım yapacak…
Burada Ahmet-Mehmet çalışacak…"
Başbakan'ın bu bağlantıları nasıl kurduğunu anlayamıyorum.
Yabancı
sermayeye kategorik olarak karşı çıkanları eleştirmesinde bir
fevkaladelik yok; ama, Ortadoğu'da fitnenin başı olan İsrail'in
Türkiye-Suriye sınırı gibi kritik bir bölgede fink atmasına karşı
çıkmayı sıradan bir yabancı sermaye düşmanlığı gibi görmesi/göstermesi
çok acayip.
Farklı dinlere ve etnik kimliklere tahammülsüzlükle
kurduğu irtibat ondan da acayip. İsrail'e tepki göstermek faşistlikse,
Başbakan Erdoğan Davos'ta faşistin önde gideni olmuştur!
Emekli bir Alman'ın Çeşme'de ev almasıyla İsraillilerin Türkiye-Suriye sınırında fink atmaları aynı şey değil!
Yabancı
bir firmaya Çemişkezek'te fabrika kurdurmakla yabancıların (hele
İsraillilerin) Türkiye-Suriye sınırına yerleşmelerine izin vermek aynı
şey değil! Hele, yayılmacı Siyonist rejime tepki duymakla "şu dinden bu
dinden geldi" diye insanların hukukunu yok saymak hiç aynı şey değil!
İsraillilerin,
Türkiye-Suriye sınırındaki "organik tarım"ı fitne-fesat operasyonlarına
alet etmekten geri durmayacaklarını, en azından askeri istihbarat
faaliyetlerinde bulunacaklarını hepimiz biliyoruz. Biliyor olmalıyız!
- İyi ama o arazinin İsraillilere verileceği kesin değil ki…
Olabilir; ama Başbakanımız 'İsraillilere verilmesinde ne mahzur var? Buna ancak faşistler karşı çıkabilir' demeye getiriyor.
Demeye
getirmiyor, düpedüz öyle diyor. Biz de Başbakan'ın ve genel olarak
iktidar partisinin bu duruşuna bakarak konuşuyoruz. Kaldı ki, o
arazinin İsrail değil ABD veya İngiltere'ye verilmesine de karşı
çıkarız.
Hele, "Mayınlı arazinin TSK tarafından temizlenmesi
imkânsız, zaten milyarlarca doları bulan maliyeti de kaldıramayız" gibi
çok su götürür mazeretlerle verilmesine hiç tahammül edemeyiz!
İsrail'in bu stratejik bölgeye konuşlanmak istediğini savunan eski Kilis Valisi Aslan Kütükçü diyor ki:
"(2005'te)
Yabancı firmalar 638 bin mayını temizlemek için 875 milyon dolar
istemişler, fiyatı 300 milyon dolara kadar düşürmüşler. Kilis'teki
mayınlı bölgenin temizlenmesi için proje hazırlattım. Almanya'dan uzman
firmaları davet ettik. 28 milyon dolara temizlenecekti... Ancak kabul
görmedi. Şu anda fiyatı bilmiyorum, ama katrilyonlardan bahsediliyor.
Bu firmaların abartılı fiyatlarıdır. Maliyetin arttığı söylenerek 49
yıllık kiralama süresinin 99 yıla çıkarılması gibi bir oyun var…"
(Hürriyet, 24 Mayıs 2009)
Aslan Kütükçü'nün, "Türk Silahlı Kuvvetleri bu işi yapamaz" iddiasına da itirazı var:
"Daha
önce Nusaybin ve Kırklarekli'ndeki mayınlı bölgeyi TSK kendi imkânları
ile temizledi. Burası neden temizlenemiyor?" Genelkurmay Başkanlığı
"teçhizat ve özel eğitilmiş uzman personel yetersizliği" diye açıklama
yaptı, ama yetersizliğin sebebi hakkında bir şey söylemedi. Suriye
sınırının mayınlardan temizlenmesi 1992'den beri gündemde; gerekli
teçhizat bugüne kadar niye alınmadı veya imal edilmedi? Gerekli uzman
personel bugüne kadar niye yetiştirilmedi?
Bilhassa 28 Şubat'çılara, Sarıkız'cılara, 27 Nisan'çılara sormak isterim:
Hükümetlerin
kuyusunu kazmaya, İmam-Hatip'lilerin önünü kesmeye, başörtülülerin
ümüğünü sıkmaya, sakallı kebapçıları fişlemeye harcadığınız eforun
yüzde birini o mayınlardan kurtulmaya harcadınız mı?
Hasıl-ı kelam: Hem hükümetin hem de Genelkurmay'ın açıklamaları maşeri vicdanı rahatlatmaktan uzak.
* * *
NOT:
Başbakanımız sınırdaki mayınları temizleme konusunda "Suriye bunu
yaptı, biz de yapalım istedik" deyince aklıma geldi: Madem Türkiye'nin
yapamadığı bu işi Suriye yapabiliyor, öyleyse ihaleyi Suriye'ye verelim!
Allah tamamına erdirmesin!
İktidar partili bir dostum telefon açtı, Suriye sınırındaki mayınlı arazi meselesi hakkında bilgi verdi.
Söylediği özetle şu:
“Sözkonusu
arazinin mayınları temizleyecek firmaya kiralanacağı kesin değil. Bunu
tercih de etmiyoruz. Mayın temizleme işini önce tek başına ihaleye
açacağız. Yap-işlet-devret modeli, yani sözkonusu arazinin ilgili
firmaya 44 yıllığına kiralanması, ancak bu ihaleden istediğimiz sonucu
alamadığımız takdirde gündeme gelecek. Biz bu modeli uygulamakta bir
risk görmüyoruz. Bildiğiniz gibi arazinin eni 350 metre; bunun Suriye
sınırındaki 50 metresi Türk Silahlı Kuvvetleri'nin kontrolünde olacak.
Yani kiraya verilecek arazi, sınıra sıfır noktasında olmayacak. Buna
rağmen o arazi de güvenlik bölgesi muamelesi görecek, kiracı firmanın
elemanları ve faaliyetleri sıkı bir şekilde denetlenecek. İhaleyi bir
İsrail firmasının alacağı kesin değil; Rus firması da alabilir, başka
bir ülkenin firması da. Kim alırsa alsın, endişeye mahal yok.”
Tabii ki ikna olmadım. Dostuma bazı sorular sordum. Mesela:
“Öncelikli
tercihiniz mayın temizleme işini tek başına ihale etmek ise, bunu
bugüne kadar niye yapmadınız? Şimdi niye yapmıyorsunuz? Mayınları
temizleyecek firmanın o araziyi kiralamasına imkân tanıyan bir kanuna
neden ihtiyaç duyuyorsunuz? Böyle bir ihtiyacın olduğunu nereden
çıkarıyorsunuz? Mesele sizin dediğiniz gibi olsaydı, açardınız mayın
temizleme ihalesini, bakardınız tekliflere, ne yapacaksanız ondan sonra
yapardınız. 'Biz bu parayı ödeyebiliriz' veya 'ödeyemeyiz' derdiniz.
Gerekirse ihaleyi iptal eder, kanun çıkarma işine ondan sonra
girişirdiniz.”
Yorum yapmadı. Böylece cevabımı almış oldum.
Aldığım cevap: Hükümet bu konuda yeterince açık değil ve olamıyor… Bir
sıkıntısı var, söyleyemiyor…
Meclisin ve kamuoyunun önüne akıllara ziyan gerekçeler koyup, lisan-ı hal ile şöyle diyor:
'Bunlarla
idare edin işte. Beni mazur görün. Üzerime gelmeyin. Şu kanunu
meclisten geçirmeme izin verin. Türkiye için çok gerekli. Neden gerekli
olduğunu açıkça anlatmam mümkün değil, onun için fazla soru sormayın.
Bana inanın, güvenin ve gerisine karışmayın.'
Meclis'ten ve
kamuoyundan açık çek istiyor hükümet. Üstelik, bu çekin
sorgusuz-sualsiz yazılmasını istiyor. Çek deyince…“Size göre bu iş kaç
paraya mal olur?” diye sordum dostuma.
“En az 500 milyon, en fazla 2 milyar dolar olacağı tahmin ediliyor. Bence 500 milyon dolara yaptırılabilir” dedi.
“Peki
Türkiye bu parayı ödemekten aciz mi? Devlet, '500 milon dolar
bulamıyoruz, size sınır topraklarımızı verelim' demek zorunda kalacak
kadar perişan bir halde mi?” diye sordum.
“Bütçenin malum durumu”ndan bahsetti.
Ama ses tonundan anladığım kadarıyla söylediklerine kendisi de inanmadı.
“Durum bu kadar vahim ise, bir kampanya başlatalım ve o parayı milletten toplayalım” dedim.
Bir şey söylemedi.
***
İnanılır gibi değil…
500
milyon dolarlık bir iş için, Türkiye-Suriye sınırı gibi kritik bir
bölgede İsrail ajanlarının cirit atmasıyla sonuçlanabilecek kadar
riskli bir sürece soktular Türkiye'yi.
500 milyon değil 2 milyar
dolar olsa ne yazar? Daha önce de yazdık; buyursunlar, Türkiye-Suriye
sınırını kiraya verme kanunu çıkaracaklarına bedelli askerlik kanunu
çıkarsınlar, o parayı ziyadesiyle toplasınlar.
Ama yok! Başbakan
Erdoğan 'İstemezuk diye kestirip atmasınlar, alternatif sunsunlar' dese
de, alternatifler umurlarında değil. Belli ki sıkı bir angajmana
girmişler ve bu işi ne pahasına olursa olsun yapmakta kararlılar.
Makul bir izahta bulunamayışlarını yadırgamıyorum, çünkü bu işin makul bir izahının olamayacağına inanıyorum.
Verilen
'güvence'leri de zerre kadar ciddiye almıyorum. O arazi Suriye sınırına
sıfır noktasında olmayacakmış… Kiracı firma sıkı bir şekilde
denetlenecekmiş… Türk Silahlı Kuvvetleri bölgede kuş uçurtmayacakmış…
İyi güzel de, İsrail Hava Kuvvetleri'nin Suriye'yi bombalamak için
Türkiye semalarını kullanmasına izin veren yahut buna göz yuman
unsurları ne yapacağız?
Başbakan Erdoğan ve diğer AK Parti
yetkilileri ne derlerse desinler, hangi gerekçeleri ileri sürerlerse
sürsünler, bu iş tehlikeli bir iş.
Allah tamamına erdirmesin!
"Türkiye-Suriye
sınırında mayınlardan temizlenecek toprakların 44 yıllığına İsrail'e
verilmesi doğru olmaz" demekle "Ermenilere ölüm!" yahut "Rumlar
dışarı!" demek aynı şey midir?
Başbakan'ın Düzce İl Kongresi'nde yaptığı konuşmadan böyle bir sonuç çıkıyor!
Başbakan,
Suriye sınırında İsraillilerin fink atmasına muhalefet etmenin ancak
faşistlikle izah edilebileceği görüşünde olmalı ki, şöyle konuştu:
"Suriye
sınırındaki mayınların temizlenmesi… Suriye bunu yaptı, biz de yapalım
istedik. 210 bin dönüm bir organik tarım yapabileceğimiz alan
kazanalım. Hemen yakıştırmalar başladı: 'Siz burayı İsrail'e peşkeş
çekeceksiniz!' On yıllardır ne söylendiyse bu zihniyet hâlâ aynı yerde…
Bu ülkenin vatan toprakları üzerinde yatırım yapan küresel sermaye 'şu
dinden bu dinden geldi' diye 'eyvah Türkiye elden gidiyor' demek bu
kadar kolay mı?... Farklı etnik kimlikte olanlar ülkemizden kovuldu.
Acaba kazandık mı? Düşünmek lazım. Bu aslında faşizan bir yaklaşımın
neticesiydi… Paranın dini, ırkı olmaz… Adam burada yatırım yapacak…
Burada Ahmet-Mehmet çalışacak…"
Başbakan'ın bu bağlantıları nasıl kurduğunu anlayamıyorum.
Yabancı
sermayeye kategorik olarak karşı çıkanları eleştirmesinde bir
fevkaladelik yok; ama, Ortadoğu'da fitnenin başı olan İsrail'in
Türkiye-Suriye sınırı gibi kritik bir bölgede fink atmasına karşı
çıkmayı sıradan bir yabancı sermaye düşmanlığı gibi görmesi/göstermesi
çok acayip.
Farklı dinlere ve etnik kimliklere tahammülsüzlükle
kurduğu irtibat ondan da acayip. İsrail'e tepki göstermek faşistlikse,
Başbakan Erdoğan Davos'ta faşistin önde gideni olmuştur!
Emekli bir Alman'ın Çeşme'de ev almasıyla İsraillilerin Türkiye-Suriye sınırında fink atmaları aynı şey değil!
Yabancı
bir firmaya Çemişkezek'te fabrika kurdurmakla yabancıların (hele
İsraillilerin) Türkiye-Suriye sınırına yerleşmelerine izin vermek aynı
şey değil! Hele, yayılmacı Siyonist rejime tepki duymakla "şu dinden bu
dinden geldi" diye insanların hukukunu yok saymak hiç aynı şey değil!
İsraillilerin,
Türkiye-Suriye sınırındaki "organik tarım"ı fitne-fesat operasyonlarına
alet etmekten geri durmayacaklarını, en azından askeri istihbarat
faaliyetlerinde bulunacaklarını hepimiz biliyoruz. Biliyor olmalıyız!
- İyi ama o arazinin İsraillilere verileceği kesin değil ki…
Olabilir; ama Başbakanımız 'İsraillilere verilmesinde ne mahzur var? Buna ancak faşistler karşı çıkabilir' demeye getiriyor.
Demeye
getirmiyor, düpedüz öyle diyor. Biz de Başbakan'ın ve genel olarak
iktidar partisinin bu duruşuna bakarak konuşuyoruz. Kaldı ki, o
arazinin İsrail değil ABD veya İngiltere'ye verilmesine de karşı
çıkarız.
Hele, "Mayınlı arazinin TSK tarafından temizlenmesi
imkânsız, zaten milyarlarca doları bulan maliyeti de kaldıramayız" gibi
çok su götürür mazeretlerle verilmesine hiç tahammül edemeyiz!
İsrail'in bu stratejik bölgeye konuşlanmak istediğini savunan eski Kilis Valisi Aslan Kütükçü diyor ki:
"(2005'te)
Yabancı firmalar 638 bin mayını temizlemek için 875 milyon dolar
istemişler, fiyatı 300 milyon dolara kadar düşürmüşler. Kilis'teki
mayınlı bölgenin temizlenmesi için proje hazırlattım. Almanya'dan uzman
firmaları davet ettik. 28 milyon dolara temizlenecekti... Ancak kabul
görmedi. Şu anda fiyatı bilmiyorum, ama katrilyonlardan bahsediliyor.
Bu firmaların abartılı fiyatlarıdır. Maliyetin arttığı söylenerek 49
yıllık kiralama süresinin 99 yıla çıkarılması gibi bir oyun var…"
(Hürriyet, 24 Mayıs 2009)
Aslan Kütükçü'nün, "Türk Silahlı Kuvvetleri bu işi yapamaz" iddiasına da itirazı var:
"Daha
önce Nusaybin ve Kırklarekli'ndeki mayınlı bölgeyi TSK kendi imkânları
ile temizledi. Burası neden temizlenemiyor?" Genelkurmay Başkanlığı
"teçhizat ve özel eğitilmiş uzman personel yetersizliği" diye açıklama
yaptı, ama yetersizliğin sebebi hakkında bir şey söylemedi. Suriye
sınırının mayınlardan temizlenmesi 1992'den beri gündemde; gerekli
teçhizat bugüne kadar niye alınmadı veya imal edilmedi? Gerekli uzman
personel bugüne kadar niye yetiştirilmedi?
Bilhassa 28 Şubat'çılara, Sarıkız'cılara, 27 Nisan'çılara sormak isterim:
Hükümetlerin
kuyusunu kazmaya, İmam-Hatip'lilerin önünü kesmeye, başörtülülerin
ümüğünü sıkmaya, sakallı kebapçıları fişlemeye harcadığınız eforun
yüzde birini o mayınlardan kurtulmaya harcadınız mı?
Hasıl-ı kelam: Hem hükümetin hem de Genelkurmay'ın açıklamaları maşeri vicdanı rahatlatmaktan uzak.
* * *
NOT:
Başbakanımız sınırdaki mayınları temizleme konusunda "Suriye bunu
yaptı, biz de yapalım istedik" deyince aklıma geldi: Madem Türkiye'nin
yapamadığı bu işi Suriye yapabiliyor, öyleyse ihaleyi Suriye'ye verelim!
Allah tamamına erdirmesin!
İktidar partili bir dostum telefon açtı, Suriye sınırındaki mayınlı arazi meselesi hakkında bilgi verdi.
Söylediği özetle şu:
“Sözkonusu
arazinin mayınları temizleyecek firmaya kiralanacağı kesin değil. Bunu
tercih de etmiyoruz. Mayın temizleme işini önce tek başına ihaleye
açacağız. Yap-işlet-devret modeli, yani sözkonusu arazinin ilgili
firmaya 44 yıllığına kiralanması, ancak bu ihaleden istediğimiz sonucu
alamadığımız takdirde gündeme gelecek. Biz bu modeli uygulamakta bir
risk görmüyoruz. Bildiğiniz gibi arazinin eni 350 metre; bunun Suriye
sınırındaki 50 metresi Türk Silahlı Kuvvetleri'nin kontrolünde olacak.
Yani kiraya verilecek arazi, sınıra sıfır noktasında olmayacak. Buna
rağmen o arazi de güvenlik bölgesi muamelesi görecek, kiracı firmanın
elemanları ve faaliyetleri sıkı bir şekilde denetlenecek. İhaleyi bir
İsrail firmasının alacağı kesin değil; Rus firması da alabilir, başka
bir ülkenin firması da. Kim alırsa alsın, endişeye mahal yok.”
Tabii ki ikna olmadım. Dostuma bazı sorular sordum. Mesela:
“Öncelikli
tercihiniz mayın temizleme işini tek başına ihale etmek ise, bunu
bugüne kadar niye yapmadınız? Şimdi niye yapmıyorsunuz? Mayınları
temizleyecek firmanın o araziyi kiralamasına imkân tanıyan bir kanuna
neden ihtiyaç duyuyorsunuz? Böyle bir ihtiyacın olduğunu nereden
çıkarıyorsunuz? Mesele sizin dediğiniz gibi olsaydı, açardınız mayın
temizleme ihalesini, bakardınız tekliflere, ne yapacaksanız ondan sonra
yapardınız. 'Biz bu parayı ödeyebiliriz' veya 'ödeyemeyiz' derdiniz.
Gerekirse ihaleyi iptal eder, kanun çıkarma işine ondan sonra
girişirdiniz.”
Yorum yapmadı. Böylece cevabımı almış oldum.
Aldığım cevap: Hükümet bu konuda yeterince açık değil ve olamıyor… Bir
sıkıntısı var, söyleyemiyor…
Meclisin ve kamuoyunun önüne akıllara ziyan gerekçeler koyup, lisan-ı hal ile şöyle diyor:
'Bunlarla
idare edin işte. Beni mazur görün. Üzerime gelmeyin. Şu kanunu
meclisten geçirmeme izin verin. Türkiye için çok gerekli. Neden gerekli
olduğunu açıkça anlatmam mümkün değil, onun için fazla soru sormayın.
Bana inanın, güvenin ve gerisine karışmayın.'
Meclis'ten ve
kamuoyundan açık çek istiyor hükümet. Üstelik, bu çekin
sorgusuz-sualsiz yazılmasını istiyor. Çek deyince…“Size göre bu iş kaç
paraya mal olur?” diye sordum dostuma.
“En az 500 milyon, en fazla 2 milyar dolar olacağı tahmin ediliyor. Bence 500 milyon dolara yaptırılabilir” dedi.
“Peki
Türkiye bu parayı ödemekten aciz mi? Devlet, '500 milon dolar
bulamıyoruz, size sınır topraklarımızı verelim' demek zorunda kalacak
kadar perişan bir halde mi?” diye sordum.
“Bütçenin malum durumu”ndan bahsetti.
Ama ses tonundan anladığım kadarıyla söylediklerine kendisi de inanmadı.
“Durum bu kadar vahim ise, bir kampanya başlatalım ve o parayı milletten toplayalım” dedim.
Bir şey söylemedi.
***
İnanılır gibi değil…
500
milyon dolarlık bir iş için, Türkiye-Suriye sınırı gibi kritik bir
bölgede İsrail ajanlarının cirit atmasıyla sonuçlanabilecek kadar
riskli bir sürece soktular Türkiye'yi.
500 milyon değil 2 milyar
dolar olsa ne yazar? Daha önce de yazdık; buyursunlar, Türkiye-Suriye
sınırını kiraya verme kanunu çıkaracaklarına bedelli askerlik kanunu
çıkarsınlar, o parayı ziyadesiyle toplasınlar.
Ama yok! Başbakan
Erdoğan 'İstemezuk diye kestirip atmasınlar, alternatif sunsunlar' dese
de, alternatifler umurlarında değil. Belli ki sıkı bir angajmana
girmişler ve bu işi ne pahasına olursa olsun yapmakta kararlılar.
Makul bir izahta bulunamayışlarını yadırgamıyorum, çünkü bu işin makul bir izahının olamayacağına inanıyorum.
Verilen
'güvence'leri de zerre kadar ciddiye almıyorum. O arazi Suriye sınırına
sıfır noktasında olmayacakmış… Kiracı firma sıkı bir şekilde
denetlenecekmiş… Türk Silahlı Kuvvetleri bölgede kuş uçurtmayacakmış…
İyi güzel de, İsrail Hava Kuvvetleri'nin Suriye'yi bombalamak için
Türkiye semalarını kullanmasına izin veren yahut buna göz yuman
unsurları ne yapacağız?
Başbakan Erdoğan ve diğer AK Parti
yetkilileri ne derlerse desinler, hangi gerekçeleri ileri sürerlerse
sürsünler, bu iş tehlikeli bir iş.
Allah tamamına erdirmesin!
emirkaan- O Artık Bir Kalfa
- Mesaj Sayısı : 830
Yaş : 24
Nerden : uıouıouıo
Meslek : uıouıouıo
Kullandığınız Programlar : ıouıouıo
Reputation : 16
Puanları : 307
Kayıt tarihi : 15/05/08
Geri: Mayın Temizleme
Bu hükümet geldiğinden beri toprak satışları ve bu gibi haberler yüzünden sinirlerim tepe taklak oluyor nereden oy verdik bilmiyorum ama akp nin içindeki kürt milletvekillerinin baştaki yönetimi oyuna getirmesinden başak birşey değil diye düşünüyorum. Eğer o bölge israillilere kiralanırsa israilin neden başbakanın davostaki tavrından sonra sustuğu netlik kazanacak.
Kahretsin ya adam gibi bi yönetim gelmedi şu başa, bizim bir adamız kadar coğrafyası olan elin ülkeleri dünyaya tavır koyuyor meydan okuyor biz ne yapıyoruz nereye gidiyoruz aklım şaşıyor, kimin oyununa geliyoruz başımızdakiler bu kadarmı saf yoksa bilinçlimi getiriliyorlar oraya bilmiyorum. Allah göstermesin yakında büyük bir savaş bizi bekliyor gibi geliyor bana ya hadi hayırlısı.
Kahretsin ya adam gibi bi yönetim gelmedi şu başa, bizim bir adamız kadar coğrafyası olan elin ülkeleri dünyaya tavır koyuyor meydan okuyor biz ne yapıyoruz nereye gidiyoruz aklım şaşıyor, kimin oyununa geliyoruz başımızdakiler bu kadarmı saf yoksa bilinçlimi getiriliyorlar oraya bilmiyorum. Allah göstermesin yakında büyük bir savaş bizi bekliyor gibi geliyor bana ya hadi hayırlısı.
haziran- Admin
- Mesaj Sayısı : 9290
Yaş : 37
Nerden : Ank, İst Arası
Meslek : Admin! :D
Kullandığınız Programlar : After Effects, Premiere, Photoshop, Dreamweawer, (Birazda illustrator, Flash, Edius, Cinema4D, Max)
Reputation : 121
Puanları : 2609
Kayıt tarihi : 27/08/07
Geri: Mayın Temizleme
Slm arkadaşlar güzel şeyler yazmışsınız ülkemiz Türkiyemiz adına görüşlerinize saygı duyarım bende fikrimi söylemek istiyorum kimse üzerine alınmasın.
Tartışma konusu mayınlı araziler i kim temizlesin demek ki temizlemek yerinde bir davranış çünkü binlerce dönümlük arazi boş yere duruyor herkes temizlenmesini istiyor ülkemiz için böyle yararlı bir işi yapmak isteyen devletimizin bu arazileri kimseye vereceği falan yok bu topraklar kan la alındı kanla gider tüm dünya birleşti yine alamadı ve ebediyyen bu topraklar bizim dir kimsenin şüphesi olmasın
Akp deyince akp bu güne kadar bir çok savaş verdi bu savaşlar çoğu zaman masa da yapıldı e oturuyorsun pazarlık yapıyorsun gerek AB ile gerek ABD ile gerekse Kıbrıs konusunda illaki bazı şeyleri kazanmak için bazı tavizler vermek gerek hiç bir devlet zarar etmek istemez herkes kendi çıkarını düşünür bu süreçte bence biz hep kazançlı çıktık.
Dünya ülkelerine ve gelişme hızına bakarsak Türkiye çok hızlı gelişiyor tüm dünya krizde biz en az etkilenenlerdeniz Devletimiz sağlık konusunda olsun yatırım konusunda olsun hızla ilerliyor her geçen gün bir petrol kuyusu açılıyor icatlar yapılıyor araştırma ve geliştirme merkezleri kuruluyor araba yapmaya bile başladık heryere ihracat yapmaya başladık ben çok umutluyum.
Birde diğer yüzü var madalyonun CHP, MHP ve diğer partiler ne yapsınlar çok güzel yapıyorlar mı desinler (keşke iyiye iyi deseler) her konuda vatan haini ilan ediyorlar hiç bişey yapmadı diyorlar onlara ne kadar güvenebiliriz ki siyasetçilerimizin hepsi yalancı inşallah bir gün hepimiz tek yürek oluruz benim için CHP, MHP fark etmez hepimiz kardeşiz hepimiz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyız bu topraklardan ekmek yiyoruz.
Her ne hikmetse ABD dünyanın öbür ucundan geliyor savaşıyor petrol için tüm dünya akın etmiş İRAN, IRAK, SURİYE, KIBRIS, ERMENİSTAN, GÜRCİSTAN,AZERBAYCAN, LÜBNAN, ÜRDÜN , ARNAVUTLUK, MAKEDONYA, SLOVENYA,SLOVAKYA, BOSNA-HERSEK, MOLDOVA, ROMANYA, MACARİSTAN, HIRVATİSTAN, SIRBİSTAN, ÇEK CUMH, BULGARİSTAN. tüm bu ülkeler komşu ve potansiyel ülkeler biz hepsiyle düşmanız dostumuz yok bizim niye Türk olduğumuz için mi ? Türkün Türkten başka dostu yok diye mi ? biz bu sorulara cevap ararken adamlar üretip üretip satıyor sen nokia cep telefonunu yap sen Türksün diye almasınlar.
Bu güne kadar hep bizi dünyadan dışlamaya çılıştılar ergenekonlar sömürdü şimdi birlik zamanıdır bu günler bidaha gelmeyebilir değerini bilelim.
Tartışma konusu mayınlı araziler i kim temizlesin demek ki temizlemek yerinde bir davranış çünkü binlerce dönümlük arazi boş yere duruyor herkes temizlenmesini istiyor ülkemiz için böyle yararlı bir işi yapmak isteyen devletimizin bu arazileri kimseye vereceği falan yok bu topraklar kan la alındı kanla gider tüm dünya birleşti yine alamadı ve ebediyyen bu topraklar bizim dir kimsenin şüphesi olmasın
Akp deyince akp bu güne kadar bir çok savaş verdi bu savaşlar çoğu zaman masa da yapıldı e oturuyorsun pazarlık yapıyorsun gerek AB ile gerek ABD ile gerekse Kıbrıs konusunda illaki bazı şeyleri kazanmak için bazı tavizler vermek gerek hiç bir devlet zarar etmek istemez herkes kendi çıkarını düşünür bu süreçte bence biz hep kazançlı çıktık.
Dünya ülkelerine ve gelişme hızına bakarsak Türkiye çok hızlı gelişiyor tüm dünya krizde biz en az etkilenenlerdeniz Devletimiz sağlık konusunda olsun yatırım konusunda olsun hızla ilerliyor her geçen gün bir petrol kuyusu açılıyor icatlar yapılıyor araştırma ve geliştirme merkezleri kuruluyor araba yapmaya bile başladık heryere ihracat yapmaya başladık ben çok umutluyum.
Birde diğer yüzü var madalyonun CHP, MHP ve diğer partiler ne yapsınlar çok güzel yapıyorlar mı desinler (keşke iyiye iyi deseler) her konuda vatan haini ilan ediyorlar hiç bişey yapmadı diyorlar onlara ne kadar güvenebiliriz ki siyasetçilerimizin hepsi yalancı inşallah bir gün hepimiz tek yürek oluruz benim için CHP, MHP fark etmez hepimiz kardeşiz hepimiz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyız bu topraklardan ekmek yiyoruz.
Her ne hikmetse ABD dünyanın öbür ucundan geliyor savaşıyor petrol için tüm dünya akın etmiş İRAN, IRAK, SURİYE, KIBRIS, ERMENİSTAN, GÜRCİSTAN,AZERBAYCAN, LÜBNAN, ÜRDÜN , ARNAVUTLUK, MAKEDONYA, SLOVENYA,SLOVAKYA, BOSNA-HERSEK, MOLDOVA, ROMANYA, MACARİSTAN, HIRVATİSTAN, SIRBİSTAN, ÇEK CUMH, BULGARİSTAN. tüm bu ülkeler komşu ve potansiyel ülkeler biz hepsiyle düşmanız dostumuz yok bizim niye Türk olduğumuz için mi ? Türkün Türkten başka dostu yok diye mi ? biz bu sorulara cevap ararken adamlar üretip üretip satıyor sen nokia cep telefonunu yap sen Türksün diye almasınlar.
Bu güne kadar hep bizi dünyadan dışlamaya çılıştılar ergenekonlar sömürdü şimdi birlik zamanıdır bu günler bidaha gelmeyebilir değerini bilelim.
nnesta- O Artık Bir Kalfa
- Mesaj Sayısı : 259
Yaş : 44
Nerden : K.maraş
Meslek : inşaat
Kullandığınız Programlar : ms-dos
Reputation : 5
Puanları : 276
Kayıt tarihi : 29/12/07
Geri: Mayın Temizleme
Yuvarlak cevaplar vermek iktidarın ve destekleyenlerin bildiği en iyi şey. Muhalefetin hemen her konuya itiraz etmesi ve bunların bir çoğunda haksız olması bu konuda da haksız olduğu manasına gelmez. Bozuk saat bile günde 2 defa doğru gösterir. Herkes hata yapabilir bizi yönetenler de insan kayıtsız şartsız gözü kapalı destek vermek kişinin hem kendisine hem de destek verdiği insana zarar verir. İslami anlayışta devlete isyan yoktur ama doğru bildiğini sakınmadan söylemek de kişinin boynunun borcudur. İnsanlar yanılabilir bilerek ve isteyerek yanlış yapıldığını söylemek ne kadar yanlışsa hiç hata yapılmadığını iddia etmek de o kadar yanlıştır.
Bu mayın meselesi çok önemli. Çok kritik bir yer mayınların temizleneceği bölge. 44 yıl çok uzun bir süre. İsrail'i anlatmaya zaten gerek yok. Tüm bunlar bir araya geldiğinde siz kritik bir bölgeyi 44 yıllığına İsrail'e vermeyi aklınızdan geçiriyorsanız bunun izahatını da yapmalısınız. Ama cevapsız onlarca soru var. Allah hakkımızda hayırlısı neyse onu versin ama bu işi de bu haliyle tamamına erdirmesin.
İşte körü körüne destek olmamak ne demek, gerektiğinde yanlışı da söylemek nasıl olur bunun güzel bir örneği:
"Fatura" mı ödüyoruz?
Davos'un faturası? "One minute"ün faturası?
Normal 0 21 MicrosoftInternetExplorer4
O zaman, bunu önümüze çıkarırlar denmişti. Demirel demişti. "Nereden çıktığı da belli olmaz, gelir bir gün karşınıza..." gibi bir şeyler söylemişti.
Gerçekten o mu yoksa?
Bu kadar kısa zamanda mı kesildi fatura?
İş için sık sık İsrail'e gidip gelen bir dostum söyledi:
-Evet, mayınların İsrail firmasına verilecek olması bir gönül alma işidir! Çünkü, devlet adına resmen ifade edilmemiş olsa bile, İsrail'de, halkta müthiş tepki var Davos konusunda Başbakan Tayyip Erdoğan'a karşı...
Cengiz Çandar da yazmış ya, "İsrail'li 'şahinler'den beslenen baykuşların çeşitli Amerikan kuruluşları ve yayın organlarında yaydıkları iğrenç kampanya"yı...
Bilmem kaç bin İsrailli turist rezervasyon iptalinde bulunmuş.
"Gönül almak lazım" diye mi düşünüldü acaba Ankara'da, devlet mahfillerinde?
Onun için mi ordumuz, döşediği mayını sökmeyi başaramayacağını, bu işi NATO'ya bağlı Namsa'nın yapmasını önerdiklerini açıklamak zorunda kaldı.
1956 yılında bu bölgeye ilk mayınları yerleştiren, Diyarbakır'daki 7. Kolordu İstihkâm Tabur Komutanı Kemal Güner, Zaman'dan İbrahim Balta'ya konuşmuş.
Döşenen her bir mayının krokisi varmış.
Bu krokiler 7'nci Kolordu'nun arşivinde bulunmaktaymış.
"Ordumuz buna muktedirdir. Görevden kaçmasınlar, sırtlarındaki görevi yıkmasınlar" demiş 80 yaşındaki eski asker.
Hatta ne demiş bakın:
"Genelkurmay başkanımıza tahmin ediyorum doğru dürüst anlatılmamış bu. Benim yüreğim yanıyor. Yazık. Şimdi 80 yaşındayım; ama bana beş altı tabur verseler bunu bir mevsimde temizler, teslim ederim. Bu kadar basit. Bunu gözde büyütecek bir şey yok. Vazifesi mayın döşemek ve mayın bulmak olan istihkâm taburlarımız varken, bunları başkasına temizletmek ayıptır, yazıktır, günahtır. Niye fakir köylümüze verilmesin de Yahudi'ye verilsin ya da başkasına verilsin? Hem de 44 seneliğine."
Verin beş - altı tabur, bir mevsimde temizleyeyim. Hem de 80 yaşıma rağmen!
Bu müthiş bir meydan okuma.
Baykal'ın, Bahçeli'nin, benim, onun, bunun yükselen sesini bir kenara bırakın ama, 80'lik eski askerin bu meydan okumasını görmezden gelemezsiniz.
Sevgili kardeşim Hakan Albayrak, bir "AK Partili dost"la yaptığı konuşmayı naklediyor.
Vardığı izlenim şu:
"Hükümet bu konuda yeterince açık değil ve olamıyor...
Bir sıkıntısı var, söyleyemiyor...
Meclis'in ve kamuoyunun önüne akıllara ziyan gerekçeler koyup, lisan-ı hal ile şöyle diyor:
'Bunlarla idare edin işte. Beni mazur görün. Üzerime gelmeyin. Şu kanunu Meclis'ten geçirmeme izin verin. Türkiye için çok gerekli. Neden gerekli olduğunu açıkça anlatmam mümkün değil, onun için fazla soru sormayın. Bana inanın, güvenin ve gerisine karışmayın.'
Meclis'ten ve kamuoyundan açık çek istiyor hükümet.
Üstelik, bu çekin sorgusuz-sualsiz yazılmasını istiyor."
Şu anda kamuoyundaki izlenim, evet, tam da bu.
Davos'ta yürek konuştu, burada hesap konuşuyor!?
Öyle mi?
Ne demiş Başbakan'ın eski basın danışmanı olan Akif Beki, Sabah'tan Sonat Bahar'a, "Başbakan'ın reflekslerini kontrol edememesi ya da etmemesi" üzerine bakın:
"Bu yapay bir durum değil yapı, tabiat, kişilik bu. Haksızlığa karşı tahammülsüzlüğü var. O zaman ne getirir ne götürür diye çok düşündüğünü zannetmiyorum. Bir defa haksızlık karşısında sakin değil"
O zaman yürek devreye giriyor.
Şeyh Ahmet Yasin hunharca katledildiğinde Başbakan Erdoğan "Bu devlet terörüdür" diye suçlamıştı İsrail'i...
Sonra malum tepkiler oldu İsrail'de, Amerika'da,...
Sonra Başbakan bir Amerika gezisini İsrail'den başlattı...
Mayın işindeki İsrail boyutu da böyle bir şey midir?
Ama bu defa, mayın meselesi, 1 Mart Tezkeresindekine benzer bir toplumsal tepki barındırıyor.
Hükümetin negatif hanesine yazılacak önemli bir mesele görüntüsü arzediyor.
En azından, işin içinde kamuoyunun bildiğinden başka şeyler olduğu kanaati oluşuyor.
Şunu açıkça söyleyelim:
Bu işi bundan sonra İsrail'e yaptırmanın imkanı, şayet hükümet intihar etmeyi göze almıyorsa, yoktur.
İntihar etmeyi göze aldığında da hiç olmayacaktır.
Hükümet, iki ay önce yenilendi. Bence hükümeti ve Ak Parti'yi bu "mayınlı alan"a sürmemek lazımdı. Çok büyük hata oldu.
İsrail'le ilişkileri düzeltmek mi?
Eh, biraz da onların düzeltme arayışı içine girmesini beklemek lazım.
Ahmet Taşgetiren - Bugün -
Bu mayın meselesi çok önemli. Çok kritik bir yer mayınların temizleneceği bölge. 44 yıl çok uzun bir süre. İsrail'i anlatmaya zaten gerek yok. Tüm bunlar bir araya geldiğinde siz kritik bir bölgeyi 44 yıllığına İsrail'e vermeyi aklınızdan geçiriyorsanız bunun izahatını da yapmalısınız. Ama cevapsız onlarca soru var. Allah hakkımızda hayırlısı neyse onu versin ama bu işi de bu haliyle tamamına erdirmesin.
İşte körü körüne destek olmamak ne demek, gerektiğinde yanlışı da söylemek nasıl olur bunun güzel bir örneği:
"Fatura" mı ödüyoruz?
Davos'un faturası? "One minute"ün faturası?
Normal 0 21 MicrosoftInternetExplorer4
O zaman, bunu önümüze çıkarırlar denmişti. Demirel demişti. "Nereden çıktığı da belli olmaz, gelir bir gün karşınıza..." gibi bir şeyler söylemişti.
Gerçekten o mu yoksa?
Bu kadar kısa zamanda mı kesildi fatura?
İş için sık sık İsrail'e gidip gelen bir dostum söyledi:
-Evet, mayınların İsrail firmasına verilecek olması bir gönül alma işidir! Çünkü, devlet adına resmen ifade edilmemiş olsa bile, İsrail'de, halkta müthiş tepki var Davos konusunda Başbakan Tayyip Erdoğan'a karşı...
Cengiz Çandar da yazmış ya, "İsrail'li 'şahinler'den beslenen baykuşların çeşitli Amerikan kuruluşları ve yayın organlarında yaydıkları iğrenç kampanya"yı...
Bilmem kaç bin İsrailli turist rezervasyon iptalinde bulunmuş.
"Gönül almak lazım" diye mi düşünüldü acaba Ankara'da, devlet mahfillerinde?
Onun için mi ordumuz, döşediği mayını sökmeyi başaramayacağını, bu işi NATO'ya bağlı Namsa'nın yapmasını önerdiklerini açıklamak zorunda kaldı.
1956 yılında bu bölgeye ilk mayınları yerleştiren, Diyarbakır'daki 7. Kolordu İstihkâm Tabur Komutanı Kemal Güner, Zaman'dan İbrahim Balta'ya konuşmuş.
Döşenen her bir mayının krokisi varmış.
Bu krokiler 7'nci Kolordu'nun arşivinde bulunmaktaymış.
"Ordumuz buna muktedirdir. Görevden kaçmasınlar, sırtlarındaki görevi yıkmasınlar" demiş 80 yaşındaki eski asker.
Hatta ne demiş bakın:
"Genelkurmay başkanımıza tahmin ediyorum doğru dürüst anlatılmamış bu. Benim yüreğim yanıyor. Yazık. Şimdi 80 yaşındayım; ama bana beş altı tabur verseler bunu bir mevsimde temizler, teslim ederim. Bu kadar basit. Bunu gözde büyütecek bir şey yok. Vazifesi mayın döşemek ve mayın bulmak olan istihkâm taburlarımız varken, bunları başkasına temizletmek ayıptır, yazıktır, günahtır. Niye fakir köylümüze verilmesin de Yahudi'ye verilsin ya da başkasına verilsin? Hem de 44 seneliğine."
Verin beş - altı tabur, bir mevsimde temizleyeyim. Hem de 80 yaşıma rağmen!
Bu müthiş bir meydan okuma.
Baykal'ın, Bahçeli'nin, benim, onun, bunun yükselen sesini bir kenara bırakın ama, 80'lik eski askerin bu meydan okumasını görmezden gelemezsiniz.
Sevgili kardeşim Hakan Albayrak, bir "AK Partili dost"la yaptığı konuşmayı naklediyor.
Vardığı izlenim şu:
"Hükümet bu konuda yeterince açık değil ve olamıyor...
Bir sıkıntısı var, söyleyemiyor...
Meclis'in ve kamuoyunun önüne akıllara ziyan gerekçeler koyup, lisan-ı hal ile şöyle diyor:
'Bunlarla idare edin işte. Beni mazur görün. Üzerime gelmeyin. Şu kanunu Meclis'ten geçirmeme izin verin. Türkiye için çok gerekli. Neden gerekli olduğunu açıkça anlatmam mümkün değil, onun için fazla soru sormayın. Bana inanın, güvenin ve gerisine karışmayın.'
Meclis'ten ve kamuoyundan açık çek istiyor hükümet.
Üstelik, bu çekin sorgusuz-sualsiz yazılmasını istiyor."
Şu anda kamuoyundaki izlenim, evet, tam da bu.
Davos'ta yürek konuştu, burada hesap konuşuyor!?
Öyle mi?
Ne demiş Başbakan'ın eski basın danışmanı olan Akif Beki, Sabah'tan Sonat Bahar'a, "Başbakan'ın reflekslerini kontrol edememesi ya da etmemesi" üzerine bakın:
"Bu yapay bir durum değil yapı, tabiat, kişilik bu. Haksızlığa karşı tahammülsüzlüğü var. O zaman ne getirir ne götürür diye çok düşündüğünü zannetmiyorum. Bir defa haksızlık karşısında sakin değil"
O zaman yürek devreye giriyor.
Şeyh Ahmet Yasin hunharca katledildiğinde Başbakan Erdoğan "Bu devlet terörüdür" diye suçlamıştı İsrail'i...
Sonra malum tepkiler oldu İsrail'de, Amerika'da,...
Sonra Başbakan bir Amerika gezisini İsrail'den başlattı...
Mayın işindeki İsrail boyutu da böyle bir şey midir?
Ama bu defa, mayın meselesi, 1 Mart Tezkeresindekine benzer bir toplumsal tepki barındırıyor.
Hükümetin negatif hanesine yazılacak önemli bir mesele görüntüsü arzediyor.
En azından, işin içinde kamuoyunun bildiğinden başka şeyler olduğu kanaati oluşuyor.
Şunu açıkça söyleyelim:
Bu işi bundan sonra İsrail'e yaptırmanın imkanı, şayet hükümet intihar etmeyi göze almıyorsa, yoktur.
İntihar etmeyi göze aldığında da hiç olmayacaktır.
Hükümet, iki ay önce yenilendi. Bence hükümeti ve Ak Parti'yi bu "mayınlı alan"a sürmemek lazımdı. Çok büyük hata oldu.
İsrail'le ilişkileri düzeltmek mi?
Eh, biraz da onların düzeltme arayışı içine girmesini beklemek lazım.
Ahmet Taşgetiren - Bugün -
emirkaan- O Artık Bir Kalfa
- Mesaj Sayısı : 830
Yaş : 24
Nerden : uıouıouıo
Meslek : uıouıouıo
Kullandığınız Programlar : ıouıouıo
Reputation : 16
Puanları : 307
Kayıt tarihi : 15/05/08
Geri: Mayın Temizleme
Haklısın kardeş katılıyorum sana ama olaylar siyasi geçenlerde de Ermenilere sınır kapısı açıyoduk başkanımız ne dedi yok böyle bişey benden duydunuz mu dedi işgal kalkmadan açılmaz siz rahat olun dedi herkes bişeylerin hesabında kimisi ortalığı karıştırmak kimisi rant kimisi oyunu artırma telaşında
Madem ülkemin menfaatini koruyacaklarsa bunları konuşsunlar (vatanımızı topraklarımızı kimse alamaz korkmayın yahu biz neciyiz biz ıraklılar gibi kaçarmıyız bizim hepimiz askeriz yaratılıştan asker doğmuşuz malımız canımız kanımızın son damlasına kadar vatanımıza feda ederiz.)
Şirketler israil şirketi olsun yada olmasın temizlenecekse;
Askerimiz biz yapamayız diyor çok büyük maliyet çıkaryor neden ?
Maliyetler nedir ?
Bu toprakların yıllık geliri kaç tl dir ?
Şirketler kaç tl ye temizleyecek ?
Türk şirketleri ihaleye girmiyor mu ?
Madem ülkemin menfaatini koruyacaklarsa bunları konuşsunlar (vatanımızı topraklarımızı kimse alamaz korkmayın yahu biz neciyiz biz ıraklılar gibi kaçarmıyız bizim hepimiz askeriz yaratılıştan asker doğmuşuz malımız canımız kanımızın son damlasına kadar vatanımıza feda ederiz.)
Şirketler israil şirketi olsun yada olmasın temizlenecekse;
Askerimiz biz yapamayız diyor çok büyük maliyet çıkaryor neden ?
Maliyetler nedir ?
Bu toprakların yıllık geliri kaç tl dir ?
Şirketler kaç tl ye temizleyecek ?
Türk şirketleri ihaleye girmiyor mu ?
nnesta- O Artık Bir Kalfa
- Mesaj Sayısı : 259
Yaş : 44
Nerden : K.maraş
Meslek : inşaat
Kullandığınız Programlar : ms-dos
Reputation : 5
Puanları : 276
Kayıt tarihi : 29/12/07
After Effects, Photoshop Dersleri, 3DS Max Bilgi Paylaşım Forumları :: After Effects Forum Önerileri :: Konu Dışı (Genel)-Muhabbet sohbet
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Salı 25 Ocak 2022, 16:12 tarafından ytusinema
» epic games reklamı
Perş. 12 Eyl. 2019, 14:02 tarafından ainoslu.22
» Hesap silimi ya da banlanma
C.tesi 31 Ağus. 2019, 09:04 tarafından gariban
» 10. Yıldız Kısa Film Festivali Geliyor!
Paz 14 Mayıs 2017, 10:38 tarafından ytusinema
» After Effects Uzmanı Aranıyor (Ankara)
Cuma 14 Nis. 2017, 13:58 tarafından Kün Medya Yapım
» İÇERİ BAK LÜTFEN KAFAYI YİCEM
Salı 11 Nis. 2017, 10:55 tarafından korsankirici
» After Effects - Neon Text Efekti - Ders 8
Perş. 30 Mart 2017, 15:32 tarafından theyamak
» After Effects - Tanıtım Animasyonu Kurumsal - Ders 7
Perş. 30 Mart 2017, 15:31 tarafından theyamak
» After Effects - Retro Intro Yapımı - Ders 6
Perş. 30 Mart 2017, 15:31 tarafından theyamak